Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

15 Mart 2015 Pazar

İsimlerin gücü/ Humus

Türkler isimlerin gücüne inanır. Bebeklerin  isimlerini kulaklarına fısıldarlar dualarla. Baktığında isimlerimizin  nerdeyse her birinin  anlamı vardır. Yani  batı isimlerin aksine, bizim isimlerin her biri içinde bir mana barındırır. İdil'e hamile olduğum zamanlar elimize bir isim kitabı alıp oradan okumaya başladık. Çünkü isimlerin kişiler üstünde etki bıraktığına hepimiz az çok inanmışız galiba. İdil doğa manzarası, pastoral görünüm ve daha da güzeli Volga ırmağına Türklerin verdiği isim olarak çıktı karşımıza. Hiç tereddütsüz "Bu!" dedik  Murat'la... Oysa diğerlerinin her birine bir mazeret bulmuştuk. İlla ki bir su, doğa nosyonu olsun istemiştim İdil'in isminde ve hakikaten doğanın içerisinde büyüdü o, en azından ilk beş sene ...  Bir gün birileri  Polonezköye'deki oturduğumuz sitenin evlerini mafyaya satmaya karar verince ve biz de yirmidört saat içerisinde sevgili evimizi satmak zorunda kalıncaya kadar... Bu hikaye ve  devamında benim bostan sevdam  blogumun taslak yazıları bölümünde  uzun zamandan beri duruyor... Birgün mutlaka paylaşacağım.


Her neyse konumuza geri dönersek  kendi ismimi de  pek bir araştırmışlığım vardır açıkçası. Aslen dini bir isim. Kur'an da RA'D suresi 29.ayet'te geçer Tuba.
"Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin)."
Bir kaç farklı mealde şöyle belirlenmiş:
Elmalı : Onlar ki iman etmiş ve iyi işler istemektedirler; ne hoş mutluluk onların, istikbal güzelliği de onların!
Yaşar Nuri Öztürk : İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var.
Ahmed Davudoğlu ( evdeki Kur'an meğer onun mealiymiş) : İman edip yararlı işler yapanlara mutluluk ve yurdun güzeli vardır.
Bir başka meal'de : İman edip imanın gereğini yaşayanlar var ya, onlara Tûba (cennet ağacı) ve hakikatlerindekini yaşamanın güzellikleri vardır.



Kısaca güzel yurt, güzel istikbal, cennetteki ağaç gibi değişik  yorumlar var. Babannem bana cennetteki ağaç diye anlatırdı ona sorduğumda, iyilik ağacı, güzellik ağacı derdi. Arkasından da rüyasından bahseder ve nasıl bu ismi koymaya verdiğini gururla anlatırdı. Hikaye  şöyle:
Babaannem hacca gidiyor ( bir kaç kere gitmişliği vardı Hacca, dindar bir kadındı, ama hiç bir zaman sofu olmadı, evinde duvarda  Ataturk ve İnönü'nün resimleri yan yana asılıydı, Trakya sentezi diyorum ben buna:) ) tabii o zamanlar çok uzun sürüyor ziyaretler.   Pembe Hanım da arkadaşıyla bir odada kalıyor ve bir gece ruyasında uyuyorken iki sarı kumru göğsüne konuyor. Babannem onları pek  seviyor ve okşuyor.  Biri uçuyor, diğerinin ayaklarına iki pembe kurdele bağlıyıp süslüyor Pembe, sonra bu bizim olsun diyip konsolun üstüne biblo misali koyuyor. Sabah kalkıp arkadaşına; "Galiba  bizim gelin bir kız bebek dünya getirdi, isimini Tuba koyacagım." diyor.  İsmim özellikle "ğ" ile yazılmamış. Çünkü Kur'an daki yazılımı  "Tûba"'ya daha uygun dediler bana.  Ta ki şapkalar kalkana kadar  nüfüs cüzdanımda öyle yazdı. Ama şimdi değil...


Her neyse işin ilginç yani bir gün sembollere ilişkin bir   söyleşiye gittik ablamla.  Hayat ağacını anlatıyordu Alparslan Salt. Bir çok dinde ve inanışta yeri olduğundan bahsediyordu bize. "Şamanizimden, Museviliğe hepsinde..." dedi.  Dalları semavi dünyayı, gövdesi bu dünyayı, kökleri ise ruhlar alemini sembolize eder diye ekledi.  Ben atladım hemen, "Tuba ağacından mı bahsediyorsunuz?" "Evet" dedi. Sonra devam etti Hinduizimde  de var  hayat ağacı sembolü ve üstünde eğer kuş varsa reakarnasyonu sembolize eder.  O an  Pembe'nin kumrusu geldi aklıma. Şaşırıp güldük ablamla..
 
 
İnsanın isimleri hayatında öyle güçlü ki onların  görmekten haz alıyoruz. İşte bu  nedenle bir Çalışan  Kadın tüyosu vereceğim. Birlikte çalıştığımız insanlara, aileye, arkadaşlara yaratıcı ve  çabuk tarafından hediyeler almak isteriz. İnsanlar isimlerini üstünde gördükleri hediyeleri aldıkları zaman çok hoşlarına gidiyor. Masamda ismim yazılı Nutella'yı bulduğumdaki gibi mesela. Ablam  böyle hediyeleri pek bulur, yaptırır... Bana harika bir web sitesi önerdi. Denenmiş, iyi işleyen, malları kaliteli. Ben de size  önereyim.  Mutfak önlüklerine, aşçı başlıklarına, çantalara ve  yastıklara  v.b.'ne sadece isim değil istediğiniz mesajı yazdırabiliyorsunuz. Ve çok da hesaplı ;) Hikayesi olan hediyeler ...http://www.giftomino.com/
 
Böyle Arap yarımadasına falan uzanınca benim içimden nedense bir Humus tarifi vermek geldi.  Yaptığım tüm humuslarda  senelerce İskenderun'da yediğim ilk Humusun tadını yakalamaya çalıştım. Ama nafile.. Ta ki Jale Balcı Antakya ve Yemekleri  kitabını çıkarıncaya kadar. Tarifler çok başarılı, üfürükten tayyare değil yani. Hepsi çalışılmış tariflere benziyor. Ben kitaptan ne yaptımsa iyi sonuç elde ettim. Antakya'ya ilişkin  harika kültür ve tarihi bilgiler de veriyor.  Benim gibi Antakya yöresi mutfağı hastalarındansanız  şiddetle tavsiye olunur. Hatta Jale Hanım'ın bir lokantası var Zekeriyaköyde... Gidemedim ama mutlaka bir Antakya gecesine katılmak istiyorum http://www.lokantafarina.com/index.html
 

 
 
Ay! yazdıkça yazdım bu sefer...   Humus tarifini vermeden önce de  bir kaç şey söylemem lazım ama, napıyım?  Ben Humus'u haslanmış kuru fasulye ile de yapıyorum. Hiç beklemeyeceğiniz kadar başarılı oluyor. Sadece meze olarak değil dürümlere, sandviçlere sos olarak da çok yakışıyor. Çocukların öğle yemekleri için konulan sandviçler  için ideal mesela... Ama bu amaçla kullanacaksanız sarımsağı tek diş ve küçük koyun derim. Çocuğun sosyal hayatını sabote etmenin manası yok haliyle....

HUMUS

1  su bardağı haşlanmış nohut ya da kuru fasulye
4 yemek kaşığı tahin (Lübnanlı arkadaşım Türklerin humus yaparken çok tahin koyarak hata yaptıklarından bahsetmişti. Bu nedenle tahin oranına sadık kalın derim zira benim böyle bir yatkınlığım vardı),
1 kahve fincanı nohut ya da fasulyenin haşlama suyu
1 kahve fincanı zeytinyağı
3 çorba kaşığı limon suyu
2 diş sarımsak
tuz, kimyon

Nohut ya da kuru fasulyeyi fazla oranda haşlayın kalanını poşetleyip dondurun. Hızlıcana hareket etmeniz gereken zamanlarda imdadınıza yetişir. Bir de bence hazır konserve olanları da gayet başarılı ve hatta en iyi humus bana sorarsanız onlarla oluyor. Bence çekinecek hiç bir şey yok :). Konserve pastorizasyon demek içinde illa ki yüzlerce katkı maddesi olacağını zannetmeyin.  Haşlama suyundan mutlaka 1 kahve fincanı ayırın. Nohut/ fasülye, 1 kahve fincanı haşlama suyu, kimyon ve sarımsağı  mutfak robotundan geçirin. Zeytinyağı ve limon suyunu ekleyin biraz daha çekin. Arada kaşıkla altüst edin. Bu mezede parçaların ağıza gelmesi herkesi bozuyor. Bu nedenle rondonun motorunu yakmadan ( ben çok yaktımda!) bir iki dakikalık aralar vererek bol bol çekin. Tahini ilave edin, gene çekin.  İyi humus macun kıvamından biraz daha sulucana olmalı. Buna göre ayarlarsınız. Üstüne pastırmaları hafif  zeytinyağında kavurup ilave edeceğim derseniz sizi kimse tutamaz. Ama bir süre görüşmeyelim derim!!!  Yoksa hafif pul ya da toz kırmızı biber gayet yeterli servisiniz için...  



 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder