Esasında tüm bu fikirler İdil'in bizimle daha zevkli bir gezi geçirmesini sağlamak amacıyla çıktı. Bizim için, sokaklar güzel, yemekler, lokantalar, sohbetler güzel.. Tatilin hatta en önemli aksiyonları. Ama 10 yaşındaki bir hanımın pek ilgisini çekmeyebiliyor haliyle. Yaşlar ilerledikçe bizimle gezmek istemeyebilir düşüncesiyle paniğe kapılan ben, derhal dinazorların yolunu tuttum. Böylece soluğu geçtiğimiz Kurban Bayramında Berlin de aldık. Eski Doğu Berlin de yer alan Mitte bölgesi şehrin kalınabilcek en güzel turstik yeri. Novotel ise harika bir lokasyon ve çok uygun fiyatlar veriyor.
Brandenburger Tor (tarihi kapı, anıt), Müzeler adası ve haliyle bunun içerisinde yer alan Pergamonmuseum (yani Bergama müzesi), Fernsehturm (yani 365 m yüklekliğindeli simge haline gelmis televizyon kulesi), Alexanderplatz meydanı hep bu bölgenin içerisinde kalıyor.
Doğu Berlin, demir perdenin soğuk havasını atalı çok olmuş ve bence tasarım, şehircilik, kültür açısından sıcacık ve yaşayan kozmopolit bir şehir halini almış. Eğer farklı butikler görmek istiyorsanız mesela Haskesche Höfe çok hoş, eski, avlu içinde avlu bir bina... Ama lokantalara pek takılmayın derim. Bizim bulduklarımız biraz hayal kırıklığıydı.. Fakat süper ucuz. Eeee ucuz etin yahnisi kuralı her daim geçerli.. Yoksa Berlin yemek içmek için son derece hoş bir yer. İstediğiniz fiyattan yer bulmak mümkün. Ve galiba İstanbula oranla çok daha da uygun.
Bu arada eğer Fernsehturm'a çıkmak ve klasik bir şehir manzarası görmek sizi açmadıysa o zaman bunun kapısındaki bisikletli çek çeklere binmeniz tavsiye olunur. Bölgede yarım saatlik sıcacık battaniyenin altında bir tur ile, hele ki güneş de yüzünü sizden esirgememişse keyfinizin yerine geleceği kesin.
Bizi ilk gün kocaman güler yüzüyle karşılayan Selçuk'un bize yaptırdığı ufak şehir turundan sonra tüm öğleden sonramızı yürümeye adayıp yorgun argın, saç baş bir yanda yiyecek bir yerler ararken kendimizi elimizdeki listeden tavsiye edilen AIGNER ( http://www.aigner-gendarmenmarkt.de/ ) lokantasında buluverdik. Eski ve çok şık bir lokanta. Französische caddesi de zaten bana sorarsanız şık bir cadde. Saat 7 civarında, lokanta bizim gibi çocuklu, dağılmış bir aileyi görmeye pek hazırlıklı değildi. Bu arada bu saatlerde lokantanın müşteri profili daha ziyade yetmiş yaş civarında. Haşlama et tarzı yemekleri ise menüsünde ünlülerden. Ben nefis organik bir ördek, diğer eşraf ise şinitzele yöneldi. Servisin kalitesi şuradan belli oluyor biz daha talep etmeden İdil'e küçük bir şinitzel istediğimizde anında fiyatın yarısı faturaya yansıtılmış olarak gelmişti bile. Ancak lokantanın kendi şaraplarını denemeyin ve gürültücü bir topluluksanız sekizden sonra gelin. Yaş ortalaması ancak kırklarına iniyor zira :)
İkinci gün akşamı ise Nikolaikirche meydanındaki ufak bir italyan lokantasına gittik. O bölgede çok keyifli ve anladığım kadarıyla çok hoş lokantalar var.. Zira bir kaç tanesini gözümüze kestirip dalış yaptık ama dolu çıktılar.
Berlin'i bana sorarsanız bizim için en sıcak yapan şey Türklerin varlığı. Selçuk bizi eşi Sabine ile Türklerin yaşadığı bölge olan Kreuzberg'e götürdü.
Little Tibet |
Knofi'nin peynir ezmeli mezeleri |
Nerden aklına geldi diyeceksin ama bu sefer en hafifinden Kabak Carpaccio tarifi vermek geldi içimden. Esasında tam bir yaz yemeği. Çünkü çok taze sakız kabağından ve güzel bir kaç tane çeri domatesinden, taze reyhan yaprağından başka ihtiyacınız olan ana bir malzeme yok . Herkes müdavimi olmayabilir ama benim gibi hafif yemeklere düşkün olanlar için bir numara.
KABAK CARPACCIO
İki adet çok taze kabağı rendenin dilimleyici bölümüyle dilimliyorsunuz, sonra kuru nane, tuz ve zeytinyağı ile ellerinizi kullanarak güzelce marine ediyorsunuz. Üstüne nar ekşisi, çeri domatesler ve reyhan yapraklarınızı koyarak hemen servis ediyorsunuz. Zira bu yemek/ salata servisten hemen önce hazırlanıp tüketilmeli. Yoksa pek bir şeye benzemez haberiniz olsun.