Varşova old town |
Varşova'nın sarayları (bu orjinal!) ve parkları pek meşhur |
Chopin müzesinden |
Ama bir yandan hakikaten öyle. Polonya'ya giderken açıkçası böyle bir toplulukla karşılaşacağımı düşünmüyordum.Gerçi koca İstanbul'un ortasında kalmış yegane birkaç Polonezle Polonezköyde yaşamışlık tecrübem de vardı ve çok da hoş insanlardı ama sonuçta çok uzun zamandır bu topraklardalardı ve ben Polonya'da kafamda yarattığım eski demir perde ülkelerinin insanlarının sert mizacıyla karşı karşıya kalacağımı zannediyordum. Hiç öyle olmadı. Bizi bir geçit töreni karşıladı şehirde. Şaka değil meğer 11.11 onların kurtuluş günüymüş. 1918 de çeşitli ülkelerin işgalinden kurtularak benim bilgimin aksine demokrasiye geçtikleri günmüş. Ta ki II. Dünya Savaşına kadar. Almanlar Polonya da üç milyon Polonyalı, üç milyon Yahudiyi öldürüp Varşova'daki her bir evin altına dinamit koyup şehirde taş üstüne taş bırakmayınca gelen kurtarıcı Ruslar beraberlerinde komünizmi de getirmişler. Oysa ki, bu gezimiz sırasında anladığım kadarıyla çok eski zamanlardan bu yana Polonyalılar krallarını seçimle başa getirerek, 1791 tarihinde Avrupada'ki ilk yazılı Anayasayı bizzat kralları ve senato ile birlikte yaparak oldukça demokrasiye yatkın bir ulus olmuşlar. Sonra seksenlerin ortasında ver elini çok partili seçimler, 12 partiye kadar çıkan kalabalık koalisyon hükümetleri. Çok çekmişler yani. II. Dünya Savaşından sonra şehri eski tablolarına bakarak aslına uygun olarak inşa etmek zorunda kalmışlar.
Tüm bunlar bu ülkedeki entellektüellik seviyesini ve çalışkanlığın sebebini açıklıyor. Bugün oldukça soğuk bir ülke olmasına rağmen Avrupa'nın en büyük, elma, kiraz, frambuaz üreticisiymiş. Lahana, çilek, ve yaban mersini konusunda ise ikinci. Gıda ihracatı ithalatını sollamış geçmiş yani. İnsanları mütevazi ve oldukça saygılı gözüktü bana. Haa bir de fena halde Chopin hayranı hepsi. Doğrudur ne kadar gurur duysalar yeridir.
Kızlar gezimizin ( anne ve kızlar, takım sağlam anlayacağınız) en önemli durakları tabii ki yemek içmek kısımlarıydı. Aramızdaki Varşova fatihleri bu konuda zaten gerekli hazırlıkları yapmıştı. İlk geçe eski şehrin içerisindeki Ufukiera lokantasına gittik. Bu kadar şeker ve zevkli dekore edilmiş başka bir lokanta uzun zamandan beri görmemiştim. Anladığım kadarıyla böyle bol çiçekli, dantelli örtülü lokantalar Varşova'da pek in! Denenmesi kesinlikle tavsiye olunan ördekten yedik. Hakikaten güzeldi. Ama porsiyonlar büyük. Başlangıçta ısınmak için kırmızı borscht (bildiğimiz borscht çorbasından biraz farklı!) çorbası içeyim derseniz ördek yarım kalabilir.
İkinci gece Rozana'ya ( http://www.restauracjarozana.com.pl/ ) gittik. Gene dekorasyon harika ve yemeklerde öyle.. Bu sefer balık yedim ama bu lokanta esas tatlılarıyla ünlü. Galiba resimler kendini anlatacaktır.