Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

22 Nisan 2012 Pazar

KIPRIS/ KARPAZ

Girne
Niazi's Girne Dome otel karşısı
nefis bir kebapçı
Kıprıs!! ( yerel insanlar böyle söylüyor ve nedenini anladım galiba) esasında benim için doksanların başında ilk gördüğüm el arabasında satılan küçük enginarları, kolonyal adliye binası ve nedense iyi iç çamaşırları  ( trimfit'in buraya ait bir marka olduğunu zannediyordum açıkçası) ile küçücük bir memleket olarak kalmış kafamda.   Dome otelin yüksek tavanlı odasından camı ve eski kepenkleri açıp denizle karşı karşıya kaldığım "Küçük Girne" den öteye gidememiş Kıbrıs hakkında kafamdaki imaj... Geçen sene bir hafta sonu işten insanlarla geldik. Cratos'ta kaldım. Tabii ihtişamın bini bir para. Yemekler, odalar çıkan yangın sonucunda halen yanık plastik koksa da  gayet hoş falan... Ama ben de daha görülecek çok yer var duygusu uyandırdı Kıbrıs, çünkü bu kısa gidip gelmelerin sonucunda sadece Girne ve Lefkoşa'ya  görebilmek mümkün oldu. Oysa daha lokal yerler görme isteğim var serde! Buna uyarak İdil'in bahar tatilinde daha uzun süreli kaçabildik bu sefer. Bir de daha fazla bağımız var diye hissediyoruz tabii Kıbrıs'la çünkü Kuzen ve ailesi yaşıyor burada. İşyerinden senelerce kendisine anlattırdığım memeleketine ait notları, bilgileri de Ramadan' dan kapıp, kuzenden de milyonlarca linki aldıktan sonra kafamda biraz daha gezi haritası oluşmaya başladı.

Lala Paşa Camii Gazimagusa
İlk gün rota olarak  adanın küzey doğu bölgesi yani adanın o sivri burun tarafı, Karpaz bölgesine yol aldık. Ama önce Ebuş'un tavsiyesi üzerine  Gazimagusa ( Mağusa!)'ya uğrandı. Burası surlarla çevrili ve içinde Lusignan'lardan kalma güzel gotik bir katedrali, ( buradaki katedrallerin tepesinde bir minare var ve haliylen buranın adı Lala Paşa Cami. Bu da Kıbrıs'ın esasında geçirdiği tarihi evrimlerin göstergesi adeta)  meydanını, Namık Kemal'in sürgünde kaldığı evi görüp Con kahvelerimizi aldıktan sonra ( buranın kahvesi farklı ve bence çok güzel. İsmi de pek hoş.  Tarık'tan gelen bilgiye göre, Jön Türk akımı Kıbrısta da görülüyor ve fakat  Jön lafı yerel ağızda Con diye söylenebiliyor, bunlardan biri kahve işleme işine girince de ismini CON koyuyor haliyle. Bu çok daha  hafif sanki kakaolu gibi bir kahve, isterseniz  çifte kavrulmuşu var. Ama ben sevdim diye herkes sevmek zorunda ya, hediye olarak bu kahveden almayı pek bir seviyorum.).  Direksiyonu sağ tarafta olan kiralık arabamıza atlayıp kendimizi Karpaz  bölgesinde İskele  semtinde buluyoruz. Buluyoruz diyorum çünkü esasında güyya giderken Salamis harbelere ve St Barnabas kilisesini görecektik ama yanlışlıkla buraları geçiyoruz. Hadi tamam itiraf edeyim, bulamıyoruz.

Biz de  daha ziyade Kıbrıs'lıların yazlık bölgesi olan İskele'de methedilen Kemal'in yerine oturup  ahtopot ve lagoslarımızı söyleyerek acımızı dindirmeye çalışyoruz. Burada  kaynanasının yüzüne benzediği için dayanamayıp kafasını kesip attığı lagosların adeta bir Çin yemeği versiyonunu yiyiyoruz.  Madalyon madalyon kesilmiş yağda kızartılmış ve acılı bir sos eklenmiş.  İçerisinde kızarmış kocaman biberler ise cabası. Bence harika olmuş.

Aya Trias'ın M.Ö.5-6 yüzyıllardan kalma yer mozaikleri
Sandaletlere bayıldım!
Oradan  Yeni Erenköy'ü geçtikten sonra Sipahi köyü içerisinde yer alan Aya Trias kilisesi mozaiklerini görüp,  Dip  Karpaz semtine geçiyoruz. Her taraf kilise dolu. Buranın Rum'larla ne kadar paylaşılmış bir diyar olduğunu anlamamak mümkün değil. Kalan birkaç Rum'un lokantasının önünden geçiyoruz ve Zafer burnundaki koruma alanının içerisinde kalan Altın Kumsal'a gidiyoruz.




Altın Kumsal!
Burada Burhan's Place www.burhansgoldenbeach.com bir kaç ahsap bungalovu ve lokantası olan bir plaj işletmesi. Ama Altın Kumsal öyle bakir ve öyle  enerjisi yüksek bir yer ki, gözün ne yemek ne içmek görüyor. Sadece daha fazla  bu havayı nasıl içime çekebilirim  diyorsun. Altın Kumsal'a Caretta'lar Haziran, Temmuz gibi yumurtalarını bırakıyorlarmış ve Ağustos sonu Eylül başı çıkan küçük kablumbağaları gönüllülerin eşliğinde görmek mümkün oluyormuş. Aklımın bir kenarına yazıyorum "Bu bungalovlarda geceleyin denizi sesi dinlenip yıldızlara bakılacak ve küçük Carettaların hayat mücadelesi izlenecek"









Kıbrıs'a giden Şeftali Kebabı ( Yani esasında Şef Ali'ymiş adı.) nı yemeden dönmez heralde  biz de öyle yaptık.  Girne'deki Niazi'nin yeri  bu  konuda bence çok iyidi. Keçi veya  koyunun diyafram zarına belki baska bir adıyla gömleğe sarılı kıyma, soğan ve maydonuzlu bir köfte şişte yapılıyor. Esasında tarif aynen bundan ibaret ve düşündüğümden çok daha kolay

1/2 kilo dana/koyun karışık kıyma
250 gr.  koyun gömlek
Yaklaşık 2 tane kuru soğan
Yarım demet maydonoz
tuz
karabiber

Hazırlanışı:
Soğanı çok ince küp küp doğrayın.Maydonozlarıda ince kıyın. Kıymaya soğan, maydonoz, tuz ve karabiberle iyice yoğurun. Sonra  harcı şekillendirerek oval uzun  büyükcene köfte biçimine getirin Gömleği köfteleri  sarabilecek parçalara bölün. Köfteleri  şişe geçirin. Mangalda pişirilmesi şart bence...