Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

25 Mayıs 2011 Çarşamba

Avanos- Göreme- Elai / Kapadokya- II



Elai

Peri bacasından Jandarma!

 Herkesin çalışıp  bizim gezdiğimiz bir Cuma gününde - ki o gün  bizim Kapadokya gezimizin ikinci günü olmaktaydı- Taş Konaklar otelimizin  enfes  el açma börekli kahvaltısından sonra Göreme Açık hava müzesine gittik. Hava onsekiz derece civarlarındaydı... Hava durumunun sembollerine baktığınız yağmurlu bir güneş işareti görürüsünüz ya, pek ne demek istediği anlaşılımayan, işte tam öyle bir havaydı. Bir anda güzelim bir güneş açarken diğer taraftan aniden gelen usul usul yağan adeta muson yağmurunu andıran yağmurun   altında gezdik Göreme'yi.   Müzenin dükkanından alınan yağmurluklar, kulağa takılan audio guide sistemiyle ailecek tam techizat  ziyaretimize devam ettik... Hrisitiyanlığa ilişkin o kadar çok şey öğrendim ki bu gezide en sonunda işin en azından tarihi kısmını okumaya karar verdim.( Listeye alınan ve muhtemelen okunamayacak bir başka kitap daha) Hristiyanlığın  tüm  önemli olayları resimleyerek anlatma usulu gerçekten etkili.   Yüzyıllar öncesinden kalma kaya kliseleri gezerken hepimiz kulağımızdan gelen hoş sesten öğrendiklerimizden pek menunduk.. Ama biz  hakkaten formal tipleriz, ben buna kanaat getirdim... Sıraya saygı duymayanlar, başkalarının gözünün içine baktıkları fresklerin üstlerine  flaş patlatanlar ailecek sinir katsayımızın artmasına sebebiyet vermedi değil. Ne yapacaksın? Biz  buyuz galiba.   Muzenin dukkanından dayanamayıp ona, buna galiba herkese bir sürü hediyeler aldım... Oyle guzel bir dükkandı ki valla kendimi tutamadım. Yolun üstünde belki en güzel peri bacalarının olduğu Zelve'ye uğradıktan sonra ver elini Avanos.... Çanak çömlek diyarı bu Kızılırmak ilçesi gördüklerimiz arasında en yaşayan şehirlerdendi. Çarşı içerisinde  bizzat Avanoslu arkadaşımızın bizi götürdüğü lokanta  Tafanos, galiba oranın en lokalı ama bu arada en ağırı... yaklasık bir saat sonra yiyebildiğimiz testi kebaplarımız lezzetli olsa bile...  Daha sonrasında çömlekçilerde yapılan gezinti sırasında klasik olarak başarısız bir çömlek yapma deneyimin oldu:) Giyidiğim şalvarın beni şişman gösterdiği yolundaki yakınmalarıma ise  çömlekçinin verdiği cevap pek manalıydı "Abla bu şişmanı daha şişman zayıfı daha zayıf göstetirir " .. Valla  böyle laflar beni hiiiç sarsmaz, kafayı göbeğine , kalçasına takmış kadınlardan değilim. Hem de halen makul bedenler giymeyi becerebiliyorsam (  bazı dükkanların ki hariç tabii !!) Evet var biraz göbeğim falan..  Bu kadar yemeye içmeye gene bence iyi dayanıyor zavallı  göbeğim :)   

Eger Kapodokyaya giderseniz uğramadan dönülmemesi gereken bir lokanta var bence Elai!!  İstanbulda  hatrı sayılır bir çok lokantayla yarışabilir bence ..



Elai'nin salataları
Hele ki yediğim ıspanak salatasını unutmam zor... İste çözebildiğim, garsondan kapabildiğim tarifi  söyle : Ispanakları, çok ince kesilmiş yarım ay şeklinde  kırmızı soga ve yine yarım ay seklinde kesilmiş yeşil elma, biraz kuru üzüm... Tüm bunlar oldukça  sıradan değil mi? Ama şimdi sosa geliyorum dikkat..  Tavaya biraz kesilmiş sarımsak dişi sürün. Aroması sinsin, biraz zeytinyağı ekleyiğ ince ince kesilmiş mantarı ekleyip hafif kavurun sonra biraz soya sosu, limon suyu ekleyin ve bu ılık sosu malzemelerle karıştırın. Tüm malzeme hafif yumusuyor  ve harika oluyor! Büyülü topraklardan büyülü salata :)

Çömlek macerası

Zelve

20 Mayıs 2011 Cuma

Büyülü topraklar/ Kapadokya - I


Baran Tesisleri Kula you
 Galiba hayatımda sadece iki yer bana sanki başka birileri ya da bir şeyler gelip parmağını değdirmiş hissi verdi bugüne kadar: Mısır ve Kapadokya. Yaklaşık  onbeş sene sonra gelmenin tekrar nasip olduğu bu büyülü topraklar sanki ilk defa görmüşüm gibi beni etkilemeyi becerebildi gene.  Onbeş sene sonra ilgimi çeken en  önemli husus bölgenin harap olmuş evlerinin tamir olunması, özellikle otelcilik yapılması icin bunların restore edilmiş olması oldu. Bu  durum burayı oldukça bakımlı ve turistlerin vazgeçemeceği bir hale getirmiş. Zaten tarihi ve  bölgesel  özellikleri son derece çekici olan yere ilişkin  yapılan bu çalışmalar bende olumlu bir izlenim bıraktı. Belki bir tek  Avanos için aynı şeyi söyleyemeyeceğim. 






Yaklaşık  on saatlik bir araba yolculuğu yaptık. Bunun en güzel yanı Kula yakınındaki  Turkiye'nin en iyi 10 yol lokantası arasına giren Baran Tesislerinin etli ekmeklerini  tatmak ve tuz gölü kıyısında yürüyüş oldu.  Ve sonra Uç Hisar'daki  butik otelimiz Taş Konaklara yerleştik. İki odalı ve labirent gibi bir banayosu olan bu taş otel son derece keyifli bir yer. Bir yamacın üstüne kurulmuş olması nedeniyle bahçesinin ve bazı odalarının da manzarası muhteşem.  Gelir gelmez bizi fırtanalı bir Uç Hisar karşıladı. Rüzgarın çılgın gibi  estiği tepeye doğru tırmandıktan sonra  akşam son bir gayretle yemek yemek için kendimizi Göreme'ye attık.  Tavsiye üzerine gittiğimiz Orient restorant'ın ambiansı çok hoştu.  Yarı kış bahçesi havasında olan lokantanın, kenarda yanan yöreye özgü taşlardan yapılmış şöminesine  yörenin  Kocabağ , Misli şarabı da ekleyince bizim  keyfimize diyecek yoktu.   Buraya gelirken yollarda bol bol koyun ve kuzuları yemyeşil meralarda gördükçe pirzola ve yemeye kafama koymuş olan (cani!!) ben bunu Orient'te derhal tatbik girişiminde bulundum .. Ve gerçekten koyun değil bu bahar kuzu yemenin tadına vardım... Nilhan'cım sana selam olsun demek istiyorum.. Zira tam senlikti  arkadaşım.  


Uç Hişar Taş Konaklar Oteli