Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı

31 Temmuz 2010 Cumartesi

Karidesli spagetti

Ve bir Cuma daha geçti .. Makarnasız bir Cuma akşamı düşünülemeyeceğinden bu sefer spagetti pişirildi. Şu ara İkea' da dondurulmuş kabuklu karidesler satılıyor. Onlarla guzel bir sos yapmaya karar verdim. Paketin kalanıyla bir de Paella yapma niyetim var... Gerçi uzun süreden beri niyetim olduğunu itiraf etmeliyim. Bu sefer Barilla'nın tam durum buğdayı ile üretilmiş Integrale serisinden spagetti 5 no'yu seçtim.. Elimdeki tarif de bunu tavsiye ediyordu. Sosa gelince;

- 20 adet haşlanmış karides. Kuyruğu ve başı kalsın (isteğe göre, ama en az 3-5 tanesini başlı bırakın) gövdesinin kabukları ayıklanmalı
- 200 gr doğranmış domates( su ara domatesin bol oldugu dönemdeyiz ama olmadığı dönemlerde taze domates kullanmaktan ziyade Demko doğranmış domatesi tavsiye ederim)
- 1 kahve fincanı beyaz şarap
- 4 iri diş sarımsak
- 1 kahve fincanı zeytinyağ
- tuz ve taze karabiber
- her bir porsiyon icin bir avuç taze reyhan (Reyhan'ın ailemizdeki yeri ayrı :) ve maalesef bu sene yine tohumdan yetiştirmeyi beceremedim ve Sunay'ın fidelerinden isteyerek dikmek zorunda kaldım . Eğer becerebilirseniz bir saksıda taze kırmızı reyhanlarınızın olması çok işinize yarayabilir. Tohumları marketlerde bulunuyor. Fidelerine ise Pendik sahil yolundaki büyük serada rastladığımı hatırlıyorum. Tohumları en geç baharda ekmek lazım. Salatalara nefis oluyor. Hatta İtalyanlar tazesini yağlayıp dondururlarmış. Ben hiç denemedim ama kuruttuğum zamanlar oldu. O da güzel oluyor.)



Yağı kızdırdıktan sonra küçük, ince kesilmiş sarımsakları ve sonra karidesleri ekleyin. Benimkiler gibi donmuş karides ise suyunu çekinceye kadar pişirmekte yarar var. Beyaz sarap ve sonra domatesleri ekleyin. Sonra da tuz ve değirmende çekilmiş biberi. Haşlayıp süzdüğünüz makarnanın üstüne ( haşlarken suya zeytinyağı damlatmayın. Sosu emmesini zorlaştırır. Bu nedenle sadece tuz) sosu ekleyip kısık ateşte bir iki dakika çevirin ki sosu emsin. Servisten hemen önce reyhanlarınızı eklemeyi unutmayın :) Afiyetler, en güzel yaz Cumaları..

28 Temmuz 2010 Çarşamba

ZUMA ve GUTİ






Dün akşam Ortaköydeki Zuma restoranda biraz paparazzilik yaptım.. O güzelim yemeklerden kafamı kaldırabildiğim zamanlarda yan masadaki BJK 'ya yeni transfer olunan Guti'nin fotolarını yakalamaya çalıştım.. Masamızdaki heyacanlı BJK taraflarının bu İsponyol sporcuyu öven konuşmaları arasında keyfini çıkardığımız Japon- füzyon mutfağı ödediğimiz hesaba değer nitelikteydi. Eğer özel bir yemek peşindeyseniz bence tam yeri.. Çünkü iyi bir yemek için Istanbul lokantalarında ödediğimiz bedeller hiç de az değil.. Bir de gidilen yer dönemin "in" yerlerindense yemeğiniz konusunda hayal kırıklığına uğrama ihtimali arttıyor. Bu bedellerin biraz daha üstünde harcamayı göze almaya değer bir yer Zuma.. Çünkü yiyeceğiniz hiçbir yemek hayal kırıklığına uğratmayacak.. Leziz kokteylerle başladığımız yemeği, suşiler, çok özel sunumlarda saşimiler, lokantanın spesyali black cod, somon tartar ve kavgalara sebebiyet veren, paylaşılması güç tatlılarla hitama erdirdik.. Uyuması biraz zor bir gece oldu :)

26 Temmuz 2010 Pazartesi


KARAÇAM FIRINI/ HAŞHAŞLI EKMEK

Adapazarı -Geyve yolunun üstünde Karaçam köy sınırları içinde haliylen adı Karaçam olan bir ekmek fırını var.. benim gibi gittiğiniz yerlerin yerel ürünlerilerine düşkünseniz ve bir gün yolunuz o taraflara düşerse mutlaka Haşhaşlı ekmeği deneyin... Fırınlayarak tazeleyebilceğiniz bu ekmek bir harika...Ancak bütün güzel yiyecekler gibi "diyet" olmaktan uzak...

25 Temmuz 2010 Pazar

40 YAŞ SENDROMU / SEVGİLİ NAZIM’ A LİMON …

Bu blogu hazırlamaya başladığımda neden böyle bir şey yapmaya kalkıştığımı kendi kendime hiç sorgulamamıştım... Ama bir arkadaşım sorgulamama öncü oldu... O da sevgili Nazım... “Bu bir kırk yaş sendromu mu ?” demiş. Bir an durup düşündüm, öyle mi? Nedir bu kırk yaş sendromu? İnsanoğlunun beyninin yaratıcı olmaya meyilli olan sağ lobunu mu yoksa ağırlıklı olarak analitik, matematik ve mantığa meyilli olan sol lobunu mu kullanacağı en geç 6 yaşında belli oluyormuş. Ondan sonra ne yapsanız nafile… Fakat bir organ var ki o da Corpus collasum. Bu organ esasında bizim tamamen ayrı olduğunu zannettiğimiz beyin loplarımızı birleştiren organ ve aslen tinsel zeka denilen , “ben kimim?” sorusunu sorduran bölüm. Ve gelin görün ki bu organ olgunlaşmasını tam kırk yaşında tamamlıyor. Bu nedenle büyük düşünürlerin, filozofların en verimli dönemleri daha ziyade kırk yaşından sonra görülmüş. Yani esasında belki de ürkerek beklediğimiz, hemen hemen hepimizi saran ve en çok da erkekleri etkileyen “40 yaş sendromu” o kadar da kötü bir şey değil. Özellikle Nazım gibi 30’larında olan erkeklere duyurulur. Bu blog ya da 38 inde olan bendenizin bir kırk yaş sendromunun ürünü müdür? Bilemem. Ama tek bildiğim o ki, farklı bir şeyler yaratmak ve paylaşmak çok hoşuma gitti.
Bunun üzerine serin bir şeyler içmek isteyecek olduğunu hissettiğim Nazım için içimden bir limonata tarifi vermek geldi. Ama bu çok özel bir limonata bu. Hani insanın hayatında içtiği, yediği ve unutamadığı bazı şeyler vardır ya bu da onlardan… Canım arkadaşım Leyla’nın sevgili annesi Ayşe Teyzeden. Ayşe Teyze, gençlik dönemimizin ve belki de halen Leyla’nın elinden yediğimiz müthiş tariflerin duayeni. Daha oradan bize çok tarif geleceğine eminim. Bu İsveç orijinli bir tarif. Tam bir çalışan kadın tarifi… Çünkü her daim özel, taze ve son derece pratik. Bir kere yapıyorsun ve sonra her daim şipşak sunuma hazır. Bu bir limonata konsantresi esasında. İşte tarif:
- 5 limon dilim dilim kesilmiş
- 5 limon sıkılacak
- 10 dl seker
- 1.5 dl kaynar su
- 2 çay kasığı limon tuzu
Kesilmiş limonların üstüne şeker ve kaynamış su ilave ederek sekerler erinciye kadar karıştırılacak.
Ertesi sabah limon suyunu ve limon tuzunu eritip ilave et. Süzgeçten geçip şişeye doldur.

Servis yaparken zevke hitap eden oranda bardağa veya sürahiye koyup sulandırın. Buz ve taze naneler benden Nazımcım..

20 Temmuz 2010 Salı

Seal İstanbul'a damgasını vurdu!

Dün aksam çok uzun zamandan beri izlemediğim bir performans sergiledi Seal. Ellerimiz acıyana kadar alkış tutup, ayaklarımız şişene kadar dans ettik.. Ve onun enerjisi hiç tükenmedi.. Bir sanatçı çıkıp "biz bu akşam hep beraberiz" diyorsa ve bütün akşam boyunca ilk önce kendi eğleniyorsa ben ona ancak şapka çıkartırım. Sadece kendisi değil tüm orkestrası son derece karizmatik ve uyum içerisindeydi.. Asağıdaki linken ilk şarkısını izleyebilesiniz diye ekliyorum; http://www.akormerkezi.com/seal-konseri-istanbul_video-izle-pnnlhn.html.

Bu arada ilginç bir olay oldu, yeni albumunde "6 commitments" diye bir şarkısı varmış. Seal commitment kelimesinin Turkçesini önde oturan bir bayana sordu ve "taahhüt" cevabını aldı.. Seyirci bu cevaptan hic ama hiç hosnut kalmadı.. Bugun okudugum bazı websitelerinde de aynı yorumu gordum.. "Heralde bu hanım ya yaşlı ya da hukukçuydu" diyorlardı.. Galiba benim durumum fena.. cunku ben de "taahhüt" diyenlerin arasındaydım.. Vay halime !!..

Buarada konser öncesi Hakan'ın (bir ara size mutlaka Hakan'dan bahsedecegim!) değimiyle Nişantaşı'nın "en esen" kafesine uğradık.. İsmi "Mahalle".. Nişantaşı'nda yeni mekanlar arayanlara duyrulur.. Kaldırımın üstündeki oturma yerleriyle ve içerideki kocaman masalarıyla oldukça samimi bir yer.. Açıkçası fiyatlar açısından diğer kafelerden hiç aşağı kalır yanı yok.. Ama guzel servis ve abartısız bir menuye sahip.. Pizzalar, zeytinyağlılar, makarnalar..Lezzetler yerinde. Lal Dedoğlu Topağacı'ndaki bu mekanı için “Müdavimler mekanın rahat ortamını çok sevdi. Kafeye eşofmanla, terlikle geliyorlar” diyor.. Katılmamak mümkün degil.Denemek isteyenler için adres:
Ihlamur yolu cad. No:34
Topağacı, İstanbul
Tel: 0212 241 48 73

18 Temmuz 2010 Pazar

Suada\ Caiprinha

Geçen akşam Suada'daki yemeğimize trafik korkusundan İDO nun deniz taksisiyle gitmeye karar verdik. Oncelikle fiyatların cok makul bir düzeye indiğini görmek hepimizi çok sevindirdi. Beylerbeyi Suada arasını neredeyse üç dakikada ve 40 Tl ye gitmek oldukca keyifli...(İDO nun websitesinde tarifeyi görmek mümkün) Hem de tekne 10 kisiye kadar yolcu alabiliyor ve ustunuz ıslanmadan, medeni medeni.. Ancak Cuma, Cumartesi aksamı icin mutlaka önden rezervasyon yapmak lazım.. Yoksa açıkta kalabilirsiniz.

360 da kötü fena yapılmıs caiprinha'ımızı yudumladıktan sonra, G balığa geçtik. Caiprinha ilk Portekizde kesvettiğim misket limonu (lime), esmer şeker, cachaca (şeker kamışında üretilmiş bir likor) ve kırılmış buz ile yapılan Brezilya kökenli alkollü bir içecek..

Benim uyguladığım ve Brezilyadaki versiyona en yakın bulduğum tarifi sizlerle paylaşmak isterim. Bu sıcak günlerde akşamüstü çok iyi gidecektir. Daha da guzeli cachaca duty free de 6-8 Euro arasına satılan ve kolayca bulunan ucuz bir içki.. Heleki bir şişeden 200 adet caiprinha yapılabiliceği düşünülürse..

1 Lime ( 8 parçaya bölücek. Önce yarıya sonra ceyreklere bolunerek dilimlenecek. halkalar halinde değil.. Bu önemli)
2-3 Tatlı kaşığı esmer şeker
Bunları bir havan tokmağıyla tercihen fazla yüksek olmayan ve geniş ağızlı bir bardağın içerisinde havan tokmağıyla ezin.
Bardağı kırılmış buzla doldurup
5 cl cachaca ekleyip karıstırıp erimeden servis yapmanız mumkun..

Dikkat: Gittiğiniz yerin kokteyl menüsünde Caiprinha ısmarlamadan önce çeriğine bakınız ve bence Romla yapılmış versiyonlarından uzak durunuz.

Afiyetler..

15 Temmuz 2010 Perşembe

Tatil köylerinde yemekler hep mi kötü olur? Kereviz çorbası

Valla açıkçası bu ön yargım Lykia World Oludeniz'de kırıldı. Burada bir cok lokanta ve secenek bulunduğu gibi standart hizmete dahil olan lokantaların da bile bizi şaşırtacak kadar guzel yemekler yedik. Herşeyin ötesinde güzelim Ege Denizinin kenarında oldugumuzu hatırlatacak balıklar servis ediliyordu. Sade ve guzel pişirilmiş ızgaralar!(Genelde tatil köylerinin benim en hoşuma gitmeyen tarafı bu deniz mahsulunden uzak menüleridir..) Hatta altı gun boyunca hic bir yemegi yemeyen iki yaşındaki Tuna bile sonunda bir aksam kerevizle pişirilmiş bir çorba karşısında yelkenleri suya indirmek zorunda kaldı..ve bizi "gurme" olduguna inandırdı.. Daha da güzeli şefler hiç üşenmeyip bizi kırmadan tüm işlerinin güçlerinin arasında yemeğin tarifini vermeyi ihmal etmediler.. Maalesef olculer elimizde yok ama karışımlar yemegin lezzetini ele veriyor.. Hayal gücünüzü kullanmayı unutmayın!

Arpacık soğanı ve normal soğan zar halinde dogranır ve zeytinyagında kavrulur. İçine yive küp küp doğranmış havuç ve kereviz katılır. Tavuk suyu eklenerek elde edilen çorba kıvamına haşlanmış nohut, hazır mantı (mümkünse ev yapımı) ekleni. En son altını kapatmaya yakın az mısır nisaştası ve köri katılır.. Tuz ve biber istege göre.. Ortaya cok lezzetli bir sulu yemek çıkıyor.. Tuna gibi küçük gurmeleri olanlara duyrulur..

9 Temmuz 2010 Cuma

Ton balıklı makarna/ yemek ve anılar

Her Cuma aksamı olduğu gibi bu Cuma da makarna pisirdim. Eve gelirken kafamda nedense kum midyeli makarna yapmak fikri vardı ama yolumun üstünde kum midyesi bulamadığımdan ( Anadolu yakasında Kadıköy çarşı veya Metro haricinde kum midyesi satılan yer bilen varsa lütfen el kaldırsın!) ve trafige girmeyi de cuma cuma göze alamadığımdan ufak bir dönüşle, ton balıklı makarna yapmaya karar verdim! Ya da şartlar zorladı diyelim :) Italyadan son bulduğum makarna tarifi kitaplarımdan esinlenerek ( esinlenerek diyorum çünkü ben asla tarife bağlı kalamıyorum);


4 tane arapacık soğanı

3 diş sarımsak

2 kutu light ton(toplam 160 gr)'u

zeytinyağında kavurdum. Sonra üstüne

2 yemek kaşığı kapari turşusu

1 Kadeh beyaz şarap

ve ev ahalisinin tepkisine yol açan 1 tatlı kaşığı kadar pul biber koydum ( ben galiba gecmisteki yaşamımda Adanalı falandım. Cunku pul biber hayatımın cok ciddi bir parçası.. Ya da serde Arnavutluk var ondan oluyor)



Makarna olarak bu sefer Pastavilla'nın Ballerine Buket'sini kullandım Ve tabii Arman Hoca'nın ( Arman Kırım) tavsiye ettiği gibi günün taze otlarından olan 5-6 sap Reyhanı üstüne renk ve tat vermek icin eklemeyi unutmadım ( Oysa ki tarifte taze nane yazıyordu.. Bak şimdi :) Genel olarak sonuç fena değildi. Eğer daha az ekşi olsun derseniz şarap koymayın onun yerine makarnanın haşlama suyundan biraz ilave edin.. Geçenlerde Elle Bistro 'da ropörtajı çıkan şef Murat Bozok'un dediği gibi" ...Yemeklerin anılarla olan ilişkisinden çok etkileniyorum." Cuma akşamları ailecek ayrı bir makarna denemeyi, yemeyi çok seviyorum..





Hadi hayırlısı!

Bu iş çalışır mı bilmiyorum ama yaşadıklarımı, gezip gorduklerimi ve ozellikle pisirdiklerimi yazmayı planlıyorum.
Şehir hayatının içerisinde yuvarlanan ve herkes gibi kendini bulmaya çalışan bir Çalışan Kadınım! Hadi hayrılısı!