Bu bahar bende daha önce pek yaşamadığım ya da farketmediğim bir uyuşukluğa sebebiyet verdi. Yataktan kazınarak kalkmalar, kendini yorgun hissetmeler, spordan kaçmak için bilimum sebepler uydurmalar, yogada relax pozunun gelmesini kalpten dilemeler falan.. No'luyor, hayır, nedir bu uyuşukluk? Bunu anlamak için kolları sıvadım. Valla bütün suç doğada. Havadaki negatif iyonların artması insanın bioritmini olumsuz etkiliyormuş. Esasında insan vücudu bu doneme uyum sağlayabilecek hormanlar da üretiyormuş ama vitamin veya mineral eksikliği varsa bu durum kendini göstermeye başlıyormuş. Benim müthiş bir el kitabım var. Sevgili Eren Abla'nın hediye etmesiyle tanıştığım Tijen İnaltong'un Mevsimlerle Gelen Yemekler kitabı... Burada Çin Tıbbına göre Beş Element ( ağaç, ateş, toprak, metal ve su) ve
yıl boyunca mevsimlerle birlikte doğanın , canlıların geçirdiği değişim esas alınarak mevsimlere göre verilmiş bazı yemek tarifleri var.
Turp otu |
Kaz ayağı |
Bu kitaba göre bahar ağaç dönemi ve vücüdumuzun yağları yakarak iç organları temizlediği dönem. Bu yağlardan kurtulmanın yolu hafif yiyecekler ve hayvansal ürünlerden uzak durmak. Az alkol, az kahve bol su ve az şekerli bir diyet bu dönemde oldukça yardımcı oluyormus. Modern tıpçıların yazılarında da aynı tavsiyeyi gördüm o da tahılın çok alınması gerekiği bir dönemmiş. Buğday, yulaf, arpa,taze soğan, yeşil yapraklı bitkiler baharda sık kullanımalı ve baharın 5 element teorisine göre ikon tadı olan ekşi tadlı yiyeceklerin tüketilmesi gerekiyormus. Yani limon!! Çünkü ilkbaharın baş organı, kan emizleyici Karaciğerin canlandırılması gerekiyor.. Bunun için susam, çilek, enginar baş yardımcılar..
Benimse otlara sardığım dönem.. Çünkü doğanın her mevsimin vücudumuz için gerekli besinleri bize sunduğu düşünülürse benim için yeşerme dönemi gelmiş demektir. Hiç sevmem yaaa!! Benim favori otlarımın arasında şevket-i bostan, turp otu ve hardal otu geliyor. Hemen hemen hepsinde pişirme mantığı aynı iyice yıkayıp 4-5 cm uzunluklarda dorayıp içine 1 yemek kaşığı ilave edilmiş tuzlu kaynayan suya atıp çok kısa haşlamak çıkar çıkmaz rengini koruması için süzüp soğuksudan geçirmek ve üstüne zeytinyağı, limon ve tuz ve isterseniz 1 tane ezilmiş sarımsaklı sos ile karıştırmak yeterli.
En son turp otunu haşladıktan sonra üzerine zeytinyağ limon ve yazın yaptıgımız kırmızı tatlı biber kızartmamızdan koyum. Birazda acılıydı nefis oldu..
Bu biber kızartması tarifi Bulgaristandaki Turklerinin yaptığı bir tarif zannedersem ... Ablamdan bana geldi ve çok tuttuk. Şöyle ki; bu biberleri boyuna kesip kızartın sonra kaynayan suyun içine kavanuzu ters kapatıp içinin ısınmasını sağlayıp içine kızaran biberleri, bir çorba kaşığı kadar sirke ve biberlerin arasına tane karabiber, kesilmiş sarımsak yerlestirerek kapakları kapatılıyor. Ama kapaklarında kaynatılıp sucakken kapatılması lazım ki bir nevi konserve kapağı gibi olsun.. İnanın bu nefis birsey oluyor hatta ablam bunu yesil biberle yapıyormuş. Buzdolabına koymadan aylarca saklıyabiliyorsunuz..Kapakların tuttugundan emin olun derim.
"Amaaan, ben otlardan anlamam, ayrıca bulup pişirmekten de hazzetmem" diyenlerdenseniz o zaman doğru Kadıköy Çarşıdaki Çiya lokantasına.. ( http://ciya.com.tr/ ) Daha evvelden de Çiya ya değinmiş olabilirim. Çünkü Çiya benim en sevdiğim lokanta ve baharda Çiya ya uğramadan hayatta olmaz.. Tüm otları öyle güzel pişiriyorlar ki en ot sevmeyen bile kendini bunları yerken bulabilir.
Yeşeren baharda gönlünüzün ve bedeninizin canlanması dileğiyle. Tabii darısı başıma.