Ne yazacağımı çok bilemediğim; esasında çok şey yazmak istediğim güzel bir yaz öğleden sonrasında Yin yogadan çıkmış aval aval bakınma modundayım. Yin yogayı seviyorum ama benim için zorlu olanlarından. Yoga için geçenlerde hocamız çok güzel bir tanımlamayı bize aktardı "Yoga, zihinde huzur, bedende zindelik ve yaşamda yararlı olma amacı" . Yin Yoga ise esasında vücunuzdan belirli meridyenleri üstünde çalıştığınız (mesela bugün dalak meridyeni üstüne çalıştık) ve hareketlerin içerisinde en az üç dakika kaldığınız ve belki de oldukça pasif olarak nitelendirebileceğiniz ama bu üç dakikalık sürede zihninizin sizi rahatsız etmek için oyunlar oynadığı ve sizin onunla barışık olarak geçirmeniz gereken hareketler zinciri olarak tanımlanabilir bence. Gel gör ki beni zihnim "pozisyonda çık, hareket et, pasif kaldın hadi şimdi kendini aktive et" diyen bir zihin. Beni kıpır kıpır kılan da işte bu zihin. Ayy şimdi aklıma geldi eskiden bana " Rahatsızlık Tuba!" derlerdi :))) Yerimde oturamadığımdan. İşte benim uzun zamandan beri eğitimimin bu olduğunu düşünüyorum. Gerçekten dinginleşebilmek ve beni sürekli aktive etmeye çalışan zihnime "Teşekkürler ama ben şimdi sakinim." diyerek gülümsemek
|
Bizim meraklı kedi |
Bu oynak zihnin iyi bir yanı var bir taraftan; bizim kedi kadar meraklı... Bu nedenle beni ben yapan özelliklerime de saygı göstermem gerektiğini düşünüyorum. Son haftaların lafı da bu zaten bizi biz yapan özelliklerimiz, kaybettiğimiz kadar bir çok şeyi de kazanmamıza sebebiyet veren yanlarımız. Kendine geliştirmek için birçok teknik, taktik ve eğitim var ortalarda. Herkes esasında bir şeyleri değiştirmeye çalışıyor. Ama öyle mi? Kim bize siyah ve beyazları dikte ettirmeye kalkarsa hemen filtreleri devreye sokmak lazım diye düşünür oldum. Her şeyi dinlemek, anlamak ama bize gerçekten gönül sesimizin doğru gösterdiğini yapmak.. Sentezlemek...
|
Son merakım fotoğraf çekmek |
Geçenlerde sağ lop/ sol lop tartışması yaparken her iki lopun merkezinde yer hippocampus'un beynin hafıza bölümü olduğu ve bizde merak uyandırmayan şeyleri hippocampus'un hafızaya kaydetmediğini yani öğrenmediğimizi gördüm. Kısaca bu meraklı kedi yanıma artık daha iyi gözle baktığımı söylemem lazım. Neyin bizde merak uyandırdığını ise bulmak galiba çok kolay değil. Bu nedenle yeniliklere açık olmak ve öğretilmiş zevklerden sıyrılmak lazım. Herkes sinemaya gidiyor ve seviyor diye biz de illa sinemaya gitmeli miyiz acaba? Belki de dışarda bizi bekleyen çok çocukça olarak nitelendirdiğimiz bir sürü başkaca husular var. Merakımızı celbeden....
Bunu en güzel çocuklarda görüyorum. Olabildiğince farklı şeyler denemeye meraklılar. Biz onlara maymun iştahlı diyoruz bazen ama bırakalım denesinler ve bırakalım onlarda merak uyandıran şeyleri keşfetsinler, keşfetmekten bıkmasınlar. Bugün alınan seramik hamurunun illaki bir projeye dönüşmemesi, üç gün sonra bu sefer guaj boya peşine düşülmesi beni ve de kesemi ne kadar rahatsız etse de bunun belirli limitler dahilinde yapılmasına izin verilmesi gerektiğini düşünmeye başladım. İşte yakışıklı (esasında değil ama evde öyle zannedenler var :) şef Jamie bu noktada devreye giriyor. İdil ile 30 dk lık Jamie'nin yemek tariflerini televizyonda seyrederken çok zevk almaya başladık. Jamie, benden çok daha etkili oldu İdil'in üstünde mutfak konusunda ve işte size bugün Jamie'nin yemeklerinden esinlenilen ama tamamen İdil versiyonu olan yemeklerin tariflerini vereceğim. Minik kedi işbaşında...
İdil içeceği:
Öyle böyle değil çok serinletici.Yin Yogadan sonra çok iyi gidiyor :)
1 portakal suyu ( taze)
1 limon suyu (taze)
1 bardak elma suyu ( kutu)
Küp kesilmiş elmalar
taze nane
bir süraki kadar su ve buz
Ve Kaşarlı Kırmızı biberler:
5 tane konserve közlenmiş kırmızı biber
Dilimlenmiş taze kaşar
Biberler enine ikiye bölünür içlerine kaşar konulur ve yağlı kağıt yerleştirilmiş teflon veya atese dayanıklı bir kapta üstüne biraz zeytinyağ eklenerek ocakta pişirilir. Erimiş kaşarlar kağıttan toparlanırken kapışılır.